Herkese merhaba arkadaşlar. Bu yazıda dünyanın en büyük nükleer enerji felaketlerinden biri olan Çernobil faciasından bahsetmek istiyorum sizlere.

RBMK-1000 tasarımının dört nükleer reaktöründen oluşan Çernobil Güç Kompleksi Ukrayna’nın Kiev kentinin 130 km kuzeyinde ve Belarus sınırının yaklaşık 20 km güneyinde bulunmaktadır. 26 Nisan gecesi turbo-jeneratör ünitesinin atalet menzilini test etmek amacı ile bir deney yapıldı. Deneyi gerçekleştirebilmek adına, reaktör gücü %25 oranında düşürüldü ve reaktör gücünün engellenmemesi için güvenlik sistemleri kasten devre dışı bırakıldı.

Ancak prosedür gerektiği gibi gitmedi ve operatörler enerjiyi yavaş yavaş kesmeye başladılar. Kısa bir süre sonra beklenmeyen bir enerji dalgası ile karşılaşıldı (sanıyoruz bu durum kontrol çubuklarının tasarım özelliğinden kaynaklanmaktadır). Reaktörde meydana gelen reaksiyonları durdurması gereken, acil durum sistemi çalışmadı. Bu esnada çok sıcak yakıtın soğutma suyu ile etkileşimi, hızlı buhar üretimi ile birlikte yakıt parçalanmasına ve basıncın artmasına neden oldu.

Ardından bu yoğun buhar üretimi ciddi buhar patlamasına ve fisyon ürünlerinin atmosfere bırakılmasına neden oldu. Bundan birkaç saniye sonra reaktörü örten grafit alev aldı ve günler süren bir yangın başladı. Bu felaketin sonucunda ise Japonya’nın Hiroşima şehrine atılan nükleer bombanın iki katı kadar radyasyon atmosfere salındı.
Bugün Çernobil Felaketinin üstünden yaklaşık 30 yıl geçti. Felaketin gerçekleştiği ve etkilediği alanlarda neler oldu gelin birlikte inceleyelim. Felaketin hemen ardından santralin bulunduğu şehir tahliye edildi ve radyasyondan etkilendiği düşünülen canlılar (hayvanlar ve bitkiler) yok edildi. Şehir günümüzde halen kullanılmamaktadır, zira çekirdekte hala radyoaktif madde dökülmesi gözlenmektedir ve yapılan araştırmalar sonucunda radyoaktif madde seviyelerinin önümüzdeki 20.000 yıl boyunca seviyesini koruyacağı düşünülmektedir.

Bildiğimiz üzre radyasyonun canlılar üzerinde çok ciddi zararları var. Öncelikle kansere, doğum kusurlarına ve diğer genetik sorunlara yol açıyor. Ancak beklenilenin aksine şu an Çernobil’de yaban hayatı tekrar canlanmış vaziyette.

Hayvanlar ve bitkiler hala radyasyonun bazı özelliklerini gösterse de, hayvanların sağlık durumları tam olarak bilinmese de, yaşama uyum sağlamak için bir yol bulmuşlar. Ayılar, atlar, kurtlar, kuşlar, rakun, su samuru, vaşak, kurbağa gibi canlıların içlerinde bulunduğu vahşi yaşam oldukça canlı!
Bu durum bizi iki sonuca götürüyor. İlk olarak hayvanlar ve bitkiler radyasyona düşünülenden daha dirençli olabilir. İkinci sonucumuz ise; dünyanın en kötü nükleer felaketinin etkileri, doğal yaşama insanların varlığından daha az zarar verebilir.
Kaynaklar:
1. chernobylwel.org
2. bbc.org
3. world-nuclear.org
Yazı Sahibi
Rumeysa Toper
Dünya tatlısı canlılar olduğuna inanıyorum evrende, bulunuşlarını bekleyen. Bu yüzden hep gülümsüyorum, onları bulup kocaman bir gülücük bırakıyorum gamzelerine ve sonra onları yazıyorum. Ben bir yazarım; hayvanlardan bitkilere, dünyadan yıldızlara, her şeyi yazarım ben. Zira kelimelerden ve gülümsememden güçlü pek az şeyim var. Bir de okurum ben. Biyoloji okurum, kitap okurum, canlıları okurum. Bu sebeplerdendir ki Hacettepe Üniversitesi'nde lisans öğrencisi bir biyoloğum. Zoolojiden, hidrobiyolojiden, speleolojiden, tıbbi biyolojiden ve psikolojiden oldukça hoşlanırım. Bazen resim çizer, bazen fotoğraf çeker, bazen de ukulele çalarım. Çoğu zaman şarkılar söyler, genellikle de konuşurum. Arada bir mağaraya girer, dağa tırmanır, dalış yaparım. Ve her zaman yürürüm ben. Denize, gökyüzüne ve siz insanlara ise aşığım.