Efsaneye göre bu küçük ”su tanrısı”, fedakarlıktan kurtulmak için kendisini bir semender olarak gizleyen bir tanrıydı.

Aksolot, Axolotl ya da bilimsel adıyla Ambystoma Mexicanum.

Bu canlıların asıl habitatları Meksika Chalco Gölü ve Meksika’nın dağ gölleridir. Meksika Köstebek Semenderleri’nin en tanınmışı olan bu tür vahşi doğada su altında yaşar ve yaygın olarak görülmezler.

Boyu 30 cm’ye ulaşan uzun, silindirik bir yapıya sahiptir. Bacak boyları çok kısa olmakla beraber ön ayağında 4, arka ayağında 5 parmak bulunmaktadır. Dikkat çekici özelliği ise vücudunun neredeyse uzunluğunca uzanan kurbağa benzeri sırt yüzgeci ve geniş başının arkasında çıkıntı olarak bulunan tüylü, dış solungaçlarıdır.

Ortalama ömürleri 10-15 yıl, ağırlıkları ise 2,11-8 ons (56-226 g) arasında değişiklik gösterir. Gençken yosunla beslenen bu canlılar yaşlandıkça suda yaşayan böceklerle beslenirler ve karnivor beslenme özelliği taşırlar. Genel olarak siyah ve ya benekli kahverengidirler. Ancak beyaz ve albino çeşitleri özellikle esir örnekler arasında yaygınlık gösterirler.

Yetişkin yaşamları boyunca larva özelliklerini korumak için çabalayan bir özelliğe sahiptirler. Larva iken metamorfoz geçiremeyen tür çok nadir durumlarda olgunlaşmaya devam eder ve sudan çıkar. Ancak vahşi doğada korunmasızlardır. Bu nedenle büyük ölçüde yetişkinler sahip oldukları solungaçlar sayesinde göllerin ve kanalların dibinde yaşamaktan memnundurlar.

Axolotl ‘lar bilimsel araştırmalarda sıklıkla kullanılan bir türdür. Sebebi ise çeşitli parçalarını ve uzuvlarını yeniden üretebilme, kolay üretilebilme ve deneylerde gözlem kolaylığı sağlayacak büyüklükte embriyolara sahip olmalarıdır.

Yaşam alanında üst düzey avcı olan tür, bölgeye büyük balıkların ve balıkçıl türlerin girmesiyle tehlike altında kalmıştır. Şimdilerde nüfusları azalan durumda olmakla birlikte kritik tehlike altında gösterilmektedir. 1998 yılında yapılan nüfus sayımında kilometre başına 6000 Axolotl ; 2000 yılında Universidad Nacional Autonoma de Mexico’ da ki biyologlardan Luis Zambrano tarafından yapılan araştırmalarda kilometre başına 1000 Axolotl; 2008’de ise kilometre başına 100 Axolotl tespit edilmiştir. Şimdiler de ise bu sayının kilometre başına 35 Axolotl olduğu tahmin ediliyor.

Türün yıllar içerisinde ki azalması aslında bir çok temele dayanıyor. Bunlardan biri Axolotl’un bir çok ülkede ev hayvanı olarak yetiştirilmesi. Benzeri bir durum ise Meksika pazarlarında gıda olarak ticari satışının olması. Devam eden en büyük tehditler ise toprak drenajında ki düşüş ve Mexico City’nin büyümesi. Mexico City’nin hızla gelişen nüfusu için kazılan kuyular, göllerin de yer aldığı vadinin kurumasına neden oldu. Göllerin en büyüğü olan Texcoco Gölü’nün hepsi ortadan kaybolmamakla birlikte fazla miktar da su kaybetmiştir. Xochimilko Gölü’nde de aynı şekil de miktar, genişlik ve su kalitesin de düşüş yaşanmıştır. İzolasyon, sayılarda azalma; istilacı türlerin (avcıların) artması, çevre kirletici maddeler yüzünden vahşi doğada neredeyse tükenmiş durumdalar.

Kaynak:

https://amphibiaweb.org

https://www.nationalgeographic.com

Yazı Sahibi

Melisa Öçal

Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü 4. Sınıf lisans öğrencisiyim. Lisans hayatım süresince ve sonrasında birçok çalışmada yer almak ve bilime katkıda bulunmak en büyük isteğim. Belgesel izlemeyi severim. Özellikle su altı belgeselleri ilgi alanım içerisinde. Şu anda Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü GenVA Lab'da aktif şekilde Özel Çalışma öğrencisi olarak çalışıyorum.