Genlerimiz bizim özelliklerimizi, kim olduğumuzu kodlayan kimyasal moleküllerdir. Buna ek olarak genlerimiz ile yaşadığımız çevre arasında büyük bir ilişki vardır ve bu durum ileride nasıl biri olacağımızı büyük ölçüde etkiler.
Genlerimiz bizim kim olduğumuzu belirliyor dedik… Peki katil olmak da genetik midir? Bilim insanları bu sorunun yanıtını bulabilmek için Finlandiyalı yaklaşık 900 suçlunun genleri üzerinde çalışmalar yapmış. Ulaşılan sonuçlara göre de tespit edilen iki genin Finlandiya’da işlenen cinayet gibi vahşi ve ağır vakalarda, tespit edilen iki genin cinayeti işleyen kişilerin genlerinde ayırt edilebilir şekilde farklı çalıştığı gözlemlenmiş.
Bu genleri yakından inceleyelim…

MAOA (monoamin oksidaz A)
Bu gen, dopamin, norepinefrin ve serotonin gibi aminlerin oksidatif deaminasyonunu katalize eden mitokondriyal enzimleri kodlayan iki komşu gen ailesi üyesinden biridir. Yani bağımlılıkta, beynin ödül ceza mekanizmasında ve dopamin hormonunun denetiminde görevli olan bi gendir. Peki bu gen şiddeti nasıl tetikler?
Şiddeti tetikleyen şey maoa enziminin eksik salgılanmasıdır. Maoa enziminin görevi, dopamin, serotonin gibi nöratransmitterleri parçalamak olup, yeterli sentezlenmeyen maoa durumunda kuvvetli kimyasallar olan transmitterler beyinde birikip, sinirsel kontrolün kaybına, bu nedenle de öfke durumunun ve şiddetin artmasına sebep oluyor.
Medya, şiddete yönlendiren bu gene ”savaşçı gen” adını koydu.

CDH13 (cadherin-13)
Kadherin tipi bir protein olan CDH13 molekülünü kodlayan genin oluşturduğu durum ise pek farklı değil. Oluşan bu proteinin Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğu’na (ADHD) ve madde bağımlılığına sebep olduğu yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkmış.
Yapılan araştırmada Finlandiyalı suçluların %5-%10 arasında bu genlerde anormalliğe sahip olduğu tespit edilmiş. Fakat suçlular arasındaki fark, bu genlerdeki anormal çalışmanın yalnızca cinayet gibi vahşi ve ağır suçlularda olduğunu tespit etmişler. Yani hırsızlık gibi daha hafif denebilecek suçlar işleyen suçlularda bu genlerde oluşan anormal bir aktivite gözlenmemiş.
Elimizdeki bu verilere bakarak bazı çıkarımlarda bulunalım. Bu genlere sahip fakat henüz cinayet işlemeyen bireyler tespit edilip buna yönelik yaptırımlar olsa sizce etik olur muydu? Bu soruya karşılık olarak
Johns Hopskin Üniversitesi Beyin Gelişimi Lieber Enstitüsü başkanı Daniel Weinberg şöylediklerini inceleyelim: “ Genler, vücudunuzdaki her bir hücrenin içinde gerçekleşen tüm aktiviteleri, yaşadığınız her saniye boyunca yürüten bir program. Eğer birtakım küçük kusurlar, bozukluklar kalıtım yoluyla size aktarılırsa, tabi ki bu size bir yol belirler. Ancak bir akıl hastalığına yakalanacağınızı belirlemez. Bu küçük kusurlar kader değil, risk unsurları. Çevresel faktörler de bir o kadar etkili.”.

Bu sözlere karşılık mahkemelerde yaklaşık 80 vakada cinayet şuçu ile gelen suçlular ”Genlerim bana bunu yaptırdı.” savunmasını kullanılmıştır. Hatta Waldroup davasında jüri bu savunmayı kabul etmiş ve ölüm cezası yerine ömür boyu hapis cezası verilmiştir.
Sizce, insanların genlerine bakılarak potansiyel katillerin belirlenmesi ve onlar hakkında yaptırımlar uygulanması ne kadar etik olurdu?
Kaynakça
https://www.nature.com/articles/tp2015152
https://www.nature.com/articles/mp2014130
https://medicalxpress.com/news/2014-10-criminal-gene-trawl.html