Hayatımızın bir parçası haline gelen ve her gün birçok alanda kullandığımız plastikler,aslında ekosistemimize en çok zarar veren maddelerden de biridir. Pet şişeler, tek kullanımlık pipetler, poşetler, oyuncaklar, kablo kaplamaları;plastik tabak,çatal,kaşık vb. günlük hayatımızda sürekli kullandığımız plastik ürünlerden sadece bir kaçı[3,5].

Kaynak:[6]
Plastik Nedir?
Plastik, doğadaki organik ve inorganik elementlerin oluşturduğu monomerlerin yapay olarak üretilmesiyle oluşan bir polimer türüdür. Ancak plastik kelimesi günlük hayatta çoğunlukla polimer kavramı yerine kullanılır. Polimerler ilk kez 1907’de yapay olarak üretildi. 1950’li yıllardan itibaren ise polimerlerin üretimi hızla artmaya başladı. Polimerler şekillendirilebilir; iyi bir elektrik ve ısı yalıtkanlığı sağlaması,darbelere karşı dayanıklılığı, düşük maliyetli oluşu,esnek ve hafif olmaları gibi özellikleri nedeniyle yaygın olarak kullanılıyor[4].
Polimerler çok sayıda küçük molekül parçalarının birbirine bağlanmasıyla oluşan çok uzun moleküllerdir. Kumaşlar, motorlu araçların tekerlekleri, elektrik kablolarının dış kaplamaları, su boruları ve daha birçok eşya polimerlerden üretilmektedir. Polimerler 1900’lü yılların başında yapay olarak üretilmeye başlansa da doğal olarak bulunan birçok polimer türü vardır. Örneğin DNA molekülü, bitkilerin yapısında bulunan selüloz, nişasta doğada bulunan polimerden bazılarıdır[7].
Okyanuslardaki Plastik Kirliliği
Plastik kirliliği, hem ülkemizin hem de dünyamızın her geçen gün hızla artmakta olan önemli çevre sorunlarından birisidir. Dünya üzerinde her yıl yaklaşık olarak 300 milyon ton plastik üretiliyor ve ne yazık ki bu üretilen plastiklerin %10’u rüzgar, akıntı, kanal ve gelgit yoluyla okyanuslara taşınıyor ve birikiyor. Yeryüzünün %29’unu karalar, %71’ini de sulak alanlar oluşturur, bu sulak alanların %97’sinin de okyanuslar olduğunu düşünecek olursak bu kadar geniş bir alanın kirlenmesi insanlar ve deniz canlıları için büyük bir tehdit anlamına gelmektedir[4,5,6,9].

Kaynak:[7]
Okyanus kirliliğinin en önemli sebepleri plastik atıkların denize dökülmesidir,öyle ki plastiklerin okyanusta çözünmesi 1000 yıllık bir süreyi kapsayabiliyor. Okyanus yüzeyinde kalan veya küçük parçacıklara ayrılan plastikler ise deniz canlıları tarafından yiyecek sanılıp tüketilebiliyor,bu da zamanla canlıların ölümüne sebep oluyor ya da canlıların vücutlarına takılıp kalabiliyor. Bu durum canlıların yaralanmalarına sebep olurken hareket etmelerini ve büyümelerini engelliyor. Okyanuslardaki plastik kirliliğinden görünür olarak en çok da deniz kaplumbağaları, yunuslar, balıklar, köpek balıkları, yengeçler ve deniz kuşları etkileniyor[6].
Yaygın olarak kullanılan ve ham maddesi petrol olan plastikler uygun ortamında çok uzun yıllar dayanabilecek malzemelerdir. Ne yazık ki hiçbiri doğada kısa sürede kendiliğinden yok olmuyor. Yapılan araştırmalar bugüne kadar üretilmiş ve ömrünü tamamlamış plastiklerin sadece %9’unun geri dönüştürüldüğü gösteriyor.
Üretim bazında plastikler,ihtiyacın çokça fazla miktarda dışında kalacak kadar üretilir ve %33’ü sadece bir kez kullanıldıktan sonra atılır. Biyolojik olarak parçalanamayan sadece daha küçük parçalara ayrılan bu maddelerin yaygın olarak kullanılması,doğa bilimcilerin gözünde çevreyle ilgili ciddi endişelere yol açıyor[2,5,7].
Plastik atıklar çoğunlukla şehirlere bağlı endüstriyel alanlarda üretiliyor, bu nedenle de plastik kirliliği nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu bölgelerde yaşayan canlılar için son derece büyük bir sorun oluşturuyor. Özellikle kıyı bölgelerde yapılan araştırmalar, plastik atıkların çoğunlukla rüzgar,gider olarak akarsuları kullanan fabrikalarda akıntılar, gelgitler ve su yolları ile çok uzak bölgelere taşındığını gösteriyor.Taşınma sonucu bu atıklar okyanus deveranlarında, nehir ağızlarında ve büyük kıyı habitatlarında yığılmaktadır[7,8].

Kaynak: [6]
Mikroplastikler
Doğaya bırakılan plastiklerin parçalanma ve radyasyona maruz kalma gibi fiziksel ve kimyasal süreçlerden dolayı çok daha küçük parçalara ayrışırlar. Bu ayrışma sonucunda da mikroplastik adı verilen maddeler oluşur[4].

Kaynak:[10]
Mikroplastik kirlilik, küresel kaygıların ortaya çıktığı bir konu olarak artık kamuda da yer almaktadır. Mikroplastikler, uzunluğu 5 mm’nin altında olan küçük parçacıklardır. Bu parçacıklar havada, toprakta tatlı sularda, denizlerde, okyanuslarda hatta bitkilerde ve hayvanlarda da bulunduğu bilinmektedir. Bunların kaynağı ise hayatımızın her alanında kullandığımız plastik, tekstil, endüstri, tarım ürünleri ve genel atıklardır. Okyanuslarımızda yaklaşık 269.000 ton ağırlığında minimum 5,25 trilyon plastik parçacık olduğu tahmin edilmektedir[3,7,9,10].
Plastikler doğada kolayca parçalanamadıklarından mikroplastikler ekosistemde kalıcı kirliliğe yol açar. Özellikle de denizlerde parçalanmaları suyun soğuk ve tuzlu yapısından dolayı karaya göre çok daha zordur. Bu nedenle mikroplastiklerin canlıların vücutlarına girme ihtimali artar, dolayısıyla temizlenme olanağı daha da azalır[7,9].
Plastik atıkların bulunduğu, ulaşılması en zor yerlerden biri okyanuslardır. Yapılan araştırmalara göre, dünya genelinde üretilen plastiklerin %1,5-4,5’i okyanuslara gidiyor. Okyanus yüzeyindeki plastik parçacıkların miktarı ise okyanuslara giren plastik miktarından çok daha az. Yani okyanuslardaki plastik atıkların büyük bir kısmı kayıp. Bilim insanlarının görüşü ise kaybolan atıkların okyanuslardaki canlılar tarafından tüketildiği yönünde. Mikro ölçekteki plastik parçacıkları deniz canlılarının yediğini, böylece plastik atıkların besin zincirine dahil olduğunu düşünüyorlar[4,7,9].
Plastiklerin İnsan Sağlığına Zararları
Okyanuslardaki plastik kirliliğinin artması son yıllarda pek çok ülkenin de gündemindedir. Çevremize, çevremizdeki canlılara ve hatta bizlere zarar veren plastik ürünler için devletler yeni kurallar belirlemeye başlamıştır [2].
Besin zincirine dahil olan deniz canlılarının yaşadığı ortamlarda çeşitli plastikler ve plastiklerden yayılan çeşitli kimyasallar bulunur. Bu yüzden insanlar, tükettikleri besinler ile farkında olmadan zararlı kimyasallara maruz kalırlar. Bu zararlı maddeler arasında kurşun, kadmiyum ve cıva elementleri de yer almaktadır. Ve bunlara maruz kalmak kanser, doğum kusurları, bozulmuş bağışıklık gibi pek çok rahatsızlıklara sebep olmaktadır[2,5].
Tatlı ve tuzlu su ortamlarında bulunan mikroplastiklerin insan sağlığını ne derece etkilediğini öğrenmek üzere araştırmalar yapılıyor. Singapur’un kuzey ve güney kıyılarında gerçekleştirilen çalışmalarda yoğun nüfuslu, seyrek nüfuslu ve nüfusun bulunmadığı üç sahilden alınan kum örnekleri içi deniz suyu dolu olan kovalara döküldü. Yoğunluk farkı nedeniyle suyun yüzeyine çıkan mikroplastik örnekleri toplanarak analiz edildi. Yapılan incelemeler insanların yoğun şekilde yaşadığı sahil bölgelerinden alınan örneklerin daha fazla mikroplastik içerdiğini, nüfusun azaldığı bölgelerde ise bu sayının oldukça az olduğu görüldü[4,7].
Farklı kumsallardan alınan örneklere göre mikroplastiklerde bulunan mikroorganizmaların tür ve sayısı değişiyor. Bazı mikroorganizmalardan kaynaklı insan vücudunda hastalık etkisi görülürken bazılarının ise insan sağlığına zararlı organik maddeleri parçalayarak doğal yollarla yok olmalarını sağladığı görüldü. Araştırmanın sonuçları insan sağlığına zararlı bazı mikroorganizmaların mikroplastikler yoluyla taşınabileceğini ve insanlar için büyük hastalıklara sebep olabileceğini gösteriyor. Mikroplastiklerin parçalanmasını sağlayan yararlı mikroorganizmalar ise gelecekte denizlerdeki plastik kirliliğinin önlenmesinde kullanılabileceği düşünülmekte[4].

Kaynak: [4]
Okyanusların Önemi
Okyanuslar dünya üzerindeki tüm yaşamın hayatta kalması için hayati önem taşımaktadır. Okyanus sadece soluduğumuz oksijenin yarısını üretmekle kalmaz, aynı zamanda insan faaliyetleri tarafından üretilen atmosferik ısı ve karbon emisyonlarının çoğunu da emer. Aynı zamanda iklim değişikliği, canlı çeşitliliği ve gıda gibi insanlar için önem arz eden birçok konunun da temelinde okyanuslar vardır[1].
Karnından kilolarca plastik poşet çıkan balinalar, vücuduna plastik pipet takılı kalmış su kaplumbağaları, yuvalarını plastik parçalarıyla yapan kuşlar, renkli plastik parçacıklarını yiyecek zannedip yiyen hayvanlar… Bizler görmesek bile yarattığımız plastik kirliliği sonucunda çok sayıda canlı bu nedenlerden dolayı yaşamını yitiriyor. Gerekli önlemler alınmadığı ve plastik kirliliğinin önüne geçilmediği takdirde okyanuslarımızdaki canlı çeşitliliği gün geçtikçe daha da azalacaktır[1].
Bu sorunlara çözüm üretmek adına bireysel bir çaba göstermeliyiz. Plastik tüketimini azaltarak ve tüketilen ürünleri geri dönüşüme yönlendirerek hem kendi hayatımızı hem de gezegenimizi koruyabiliriz…

Kaynak: [5]
Kaynakça
[1] Pullman, E. (2020) , “Marine Protected Areas To Play Key Role In Ocean Recovery”, Surfers Against Sewage, (12.07.2020 tarihinde erişilmiştir.)
[2] “Why is plastic harmful?”, Plastic Pollution Coalition, (12.07.2020 tarihinde erişilmiştir.)
[3] Temiz Ataş, N. (2019), “Plastik Kirliliğiyle Mücadeleye Devam Ediyoruz”, Greenpeace, (12.07.2020 tarihinde erişilmiştir.)
[4] Okatan, A. (2019), “Plastik Atıklardaki Mikroorganizmalar”, Tübitak Bilim Genç, (12.07.2020 tarihinde erişilmiştir.)
[5] Okatan, A. (2019), “Doğada Çözünebilen Plastikler”, Tübitak Bilim Genç, (12.07.2020 tarihinde erişilmiştir.)
[6] Okatan, A. (2019), “Okyanus Kirliliğinin Canlılara Etkisi”, Tübitak Bilim Genç, (12.07.2020 tarihinde erişilmiştir.)
[7] Sarıgül, T. (2018), “Plastikler Dünya’yı Nasıl Değiştiriyor?”, Tübitak Bilim Genç, (12.07.2020 tarihinde erişilmiştir.)
[8] Sebastian, G. L. , Kai, G. S. , Brendan, P. K. (2020), “The influence of plastic pollution and ocean change on detrital decomposition”, Marine Pollution Bulletin 158
[9] Henderson, L. , Christopher, G. (2020) , “Making sense of microplastics? Public understandings of plastic pollution”, Marine Pollution Bulletin 152
[10] Forsyth,M.(2019),”Watch: The huge problem of microplastic“,Oceana. (11.09.2020 tarihinde erişilmiştir.)
Yazı Sahibi
Melisa Öçal
Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü 4. Sınıf lisans öğrencisiyim. Lisans hayatım süresince ve sonrasında birçok çalışmada yer almak ve bilime katkıda bulunmak en büyük isteğim. Belgesel izlemeyi severim. Özellikle su altı belgeselleri ilgi alanım içerisinde. Şu anda Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü GenVA Lab'da aktif şekilde Özel Çalışma öğrencisi olarak çalışıyorum.