Bülbülün güle aşkıydı dillere dolanan;onca şiirler yazdıran,nice gönülleri sarhoş kılan. Bülbülnâme idi,Bülbüliye idi, Gül-ü Bülbül’dü adı; bülbülün sabahlara kadar şakıması,kavuşulmaz sevdası,kanayan yarası…
Divan,Tekke ve Halk Edebiyatımızda geniş bir yer kaplayan Gül-ü Bülbül veya başka bir tabir ile gül ile bülbülün ilişkisi,birçok anlamı kapsar biçimde eserlere işlenmiştir.İş o ya,iki canlıyı yan yana tutan gözler,gözlemi de iyi yapmışlar ki üzerine nice güzel sözler dizmişler[1].
Asıl soru : Bunca dönem mesnevilere,manilere ve ağıtlara konu olmuş bu ilişki özünde nereye dayanıyor? Bu yazımızda ekolojik açıdan Gül-ü Bülbül’ü inceleyeceğiz.Önce canlılarımızın yapısını detaylıca tanıyalım,ardından ilişkisi üzerine tespitlerde bulunacağız.
Gül
Gül bitkisi,taksonomik bazda 73 cins ile gayet geniş bir familya olan Rosaceae familyası içerisinde yer alan bir bitkidir.Bizim ilgilendiğimiz cins ise Rosa cinsi, tabi bu cinsin içerisinde de 101 adet tür mevcut[2a,2b]. Tür bazında bir detaylandırmaya girmek bu noktada tutarlı olmasa da ülkemiz topraklarında 45 türün varlığı,doğal yahut tarımsal faaliyetler genelinde bilinmektedir[3].
Rosa cinsi bitkiler,çok yıllık çiçekli bitkiler olup odunsu bir gövdeye sahiptirler[4].Bu gövdenin üzerinde halk tabiriyle diken olarak bilinen emergens isimli sivri çıkıntılar mevcuttur[5]. Bitkinin yaprakları,tekli tüysü yani imparipinnat yaprak yapısına sahiptir; radyal merkezde 1 adet,sağ ve sol tarafta karşılıklı olacak şekilde yaprak serileri görülür. Yaprakların köken aldığı merkez,stipül adı verilen doku merkezinden büyür.
Çiçek parçaları hipantiyum denen özelleşmiş bir doku üzerinden çıkar.Hipantyium çiçek sapının ucunda tüp biçiminde gelişen ucunda sepal,petal ve stamenlerin tutunduğu bir yapıdır. Bu yapının tabanından da dişi organ (ginekeum) gelişir. 5 Sepal, 5 petal ve çokça stamen içerir. Ovaryum üst veya alt durumlu olabilir. Meyve aken tipindedir[6].

Fazla bakım istemeyen,olumsuz ekolojik şartlara karşı toleranslı bitkilerdir. Rizomlu (toprak altı gövdesi) oldukları için de yangın, otlatma ve benzeri dejeneratif durumlarlarda hayati fonskiyonları bazından zarar görmezler. Yılan, kuş, arı, kelebek vb. için uygun yaşam ortamı oluştururlar. Pek çok hayvan türü,dikenli olmalarından ötürü bu bitkinin olduğu bir ortamda kendilerini güvende hissederler; çiçek ve meyveleriyle beslenirler. Bunun haricinde kuşlar için güvenilir bir yuva olma özelliğine de sahiptirler[7,8].İşte burada bir “dur” demenin vakti zannediyorum.Biraz da bülbül ile ilgilenelim.Yapısı nasıldır,nasıl bir kuştur,özellikleri nelerdir görelim.
Bülbül
Bülbül ismi,taksonomik olarak Turdidae (Ardıçkuşlarıgiller) familyasına mensup bir türü temsil etmektedir : Luscinia megarhynchos. 15-30 gr arasında değişen ağırlıkları, 15-20 cm arasında bir boya ve 20-30 cm arasında kanat açıklığına sahip olabilen bu canlının üst tüyleri kuyruk sokumunda ve sırtta kızıla çalan düz, sıcak bir kahverengi renktedir ; alt tüyleri nohut renkinden biraz daha kır renkte olup boğazı daha soluk renktedir. Erişkinlerde, gövdenin rengi ile daha birleşik duran uçuk devetüyü renginde silik bir göğüs kısmı vardır. Kahverengi başın üstünde iri ve kara gözü, hafif beyazımtırak göz çevresiyle seçicidir. Kaş kısmı, açık kır renge sahiptir[9].Bunların haricinde sesi ile çok tanınan bu kuşun ünü,”bülbülün çektiği dili belasıdır” atasözü ile de bilinir.
Yayılış bölgesi olarak Palearktik bölgelerde görüldüğünü söylemek mümkündür.Ülkemizde ise neredeyse bütün illerde görülen bu kuşlar ; çalılık,fundalık,aşırı yüksek olmayan ağaçlar ve benzeri alçak bölgelerde yuvalarını kurabilirler[9,10].
Gül ile Bülbül’ün ilişkisi
Evet,iki canlıdan da tanıtıcı biçimde bahsettik.Edebî eserlerde gözlemin üst noktalarda olduğunu,gerçeğin üzerinden üretimin dışında yoktan var edişin olmadığını,hasılıkelam her edebî eserin bir ucundan da olsa doğanın parçasını taşıdığını “Doğa Bilimlerine Edebî Bir Bakış” serimizin önceki yazılarında anlattık.Şimdi asıl sorumuza gelelim,bu iki canlının ilişkisi ne olabilir? Cevap aslında fazla da uzakta değil,biraz gülde biraz bülbülde.Gülün yapısı ve bülbülün yuvası,ayrılmaz bir bağ kurdurtmuş günümüze kadar[11] :
Ef‛î-i sermâ bulursa lânesin bülbüllerün
Sâbit, 219/1
Sahn-ı gülşende komaz bir dânesin bülbüllerün
Anlaması bu şekilde zor olacağından bir de günümüz dili ile anlamına bakalım:
Kışı geçiren yılan, gül bahçesindeki bülbüllerin yuvasını bulursa bülbüllerin bir tanesini bile bırakmaz (hepsini yer)
Yılan gibi etçil bir sürüngenin veya başka bir yırtıcının yumurtalarını yemesinden çekinen bülbülün,yuvasını gül gibi dikeni olan bir bitkinin sık olduğu bölgeye yapması,yerden ve gökten gelebilecek tehlikelere karşı optimum seviyede korumayı sağlayacağı içgüdüsü ile yapması durumudur aslında bu “sevda”.Tek bir sebebe bağlamaktansa bu konuyu biraz daha genişleterek sonuca ermek istiyorum.
Gülün üzerinde oluşan çiğ tanelerinin,bülbülün gözyaşı olarak tasvir edilmesi,bülbülün güle yakın her objeyi rakip bilmesi gibi imgesel yaklaşımlar elbet ki yok değil,buna karşın güle aşık bülbülün güle ulaşma çabası ve bu çaba esnasında dikenlerinin batmasından da bahsedilmektedir[11].
Hâra bin dürlü nüvâziş eyleyüp her bâr gül
Fatin, 87/1
Bülbül-i gam-hâra eyler sad-hezâr âzâr gül
Bu görüş,her ne kadar “birebir” olmasa da bizlere bir pencere açmaktadır: Gül’ün dikenli yapısı bülbül’e gerçekten zarar vermekte midir? Buna dair yapılan araştırmalarda böyle bir durumun seçilimsel olarak etkili olabileceği fakat popülasyonu etkiler biçimde olmadığı kayda geçmiştir[12].
Sonuç
Geldik bir yazımızın daha sonuna.Yüzyıllar boyunca anlatılan gül ile bülbülün aşkı,yalnızca bülbülün güzel sesi ve gülün güzel kokusundan olmadığını,doğa gözleminin nice pencereler açtığını bir kez daha görmüş olduk.Bülbül,kafesinde ötüşü ile değil gül dalında; insan ise özünün saklı olduğu toprakta daim olacaktır dünyamızda,bir de bunu fark ettiğimiz gün.
Kaynakça
[1.a] Family-Rosaceae,ITIS (08.09.2020 tarihinde erişilmiştir.)
[1.b] Genus-Rosa,ITIS (08.09.2020 tarihinde erişilmiştir.)
[3] Özçelik.H. ve ark.(2013),”Türkiye Güllerinin (Rosa L. Spp.) Ekolojik ve Coğrafi Karakteristikleri”,SDU Journal of Science (E-Journal),8(1); syf. 9-21
[4] Stevens, Donovan, and Daxton Ware. Biotechnology of Horticultural Crops. Scientific e-Resources, 2018.
[5] Çakırlar,H.,Doğan,C.,Özmen,E.(2018),”Açıklamalı Genel Botanik ve Bitki Anatomisi Atlası”,Ankara:Palme Yayınevi,4.Baskı,syf.65
[6] Campbell, C. S., Kellogg, E. A., Stevens, P. F., Donoghue, M. J., Judd, W.S. 2003. Plant Systematics: A Phylogenetic Approach, 464 s.
[7] Özçelik,H.,Doğan Özçelik,Ş.(2018),”Botanical characteristics of fruit roses / rosehips (Rosa L. spp.)”,Biological Diversity and Conservation, 11(1); syf. 68-79
[8] Özçelik,H.,Korkmaz,M.(2015)”Çeşitli Yönleriyle Türkiye Gülleri”SDU Journal of Science (E-Journal),10(2); syf. 1-26
[9] Luscinia megarhynchos,Trakus (08.09.2020 tarihinde erişilmiştir.)
[10] Gill,F.B.,Prum,R.O, Robinson,S.(2019),”Ornithology”,USA:W.H. Freeman & Co. Ltd, 4.Basım
[11]Çukurlu,T.(2019),”KLASİK OSMANLI ŞİİRİNDE GÜLÜN BÜLBÜL VE DİĞER HAYVANLARLA İLİŞKİSİ”,Estad, 2(1),353-376
[12] Harustiakova,D.(2007),”Density-dependent habitat selection in Nightingale (Luscinia megarhynchos C. L. Brehm) in selected windbreaks of SW Slovakia”,Ekologia Bratislava 26(3):313–321
Yazı Sahibi
Kerem Veysel Korucu
Merhaba,ben Kerem.Hacettepe Üniversitesi Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans öğrencisiyim. Özel ilgi alanım planktonik canlılar olmasının yanında bilim ile yazılı sanat alanlarındaki eserlerin kesiştiği noktalarda bulunmayı da fazlasıyla severim. Kısa, öz, bu kadarım. Yazılarımda görüşmek üzere veya başka bir şekilde söylemek icap ederse Yaşar Kemal'in romanında dediği gibi:
"Duvarın dibinde resmim aldılar,
Ak kağıt üstünde tanıyın beni"