Bu yazıda günlük hayatımızda sıkça kullandığımız kozmetik ürünlerin tarihine, farklı medeniyetlerin nasıl kullandığına ve geçmişten günümüze önemine değineceğiz. O halde genel itibariyle antik kozmetiğin başlangıcı, kozmetiğin içerdiği maddeler hakkında bilgiler olan içeriğimize başlayalım:

Kozmetiğin geçmişini incelemeden önce etimolojik kökenine bakacak olursak; Yunancada, düzenlemek ve güzelleştirmek anlamına gelen, kozmos kelimesinden türemiştir. Dilimize Fransızcadan geçen bu kavram günümüzde vücudu, yüzü ve saçları güzelleştirmek için kullanılan karışım ürünleri tanımlamak için kullanılırken antik çağlardaki tanımı bundan kesinlikle daha fazlasını ifade ediyordu.

Antik çağlarda kozmetik; sosyal statüyü temsil ederken, hastalıkları önlemek ve tedavi etmek için kullanılmasının yanı sıra göze hitap etmek amaçlı da kullanılırdı. Bu bilgilerden sonra kozmetiği ilaç yönüyle ele alacak olursak 6000 yıl önce; estetik amaçlı kullanımına bakacak olursak da 100.000 yıl önce Afrika Taş Devri’nde ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Tüm bunlara dayanarak insanın bedeniyle uğraşma arzusunun doğuştan geldiğini söylemek pek de yanlış olmasa gerek.[1]

Antik Çağlarda Kozmetik Ürünler

Bugüne dek yapılan arkeolojik kazılarla beraber kozmetiğin neredeyse insanlık tarihi kadar eski olduğunu bilmekteyiz. Var olduğu zamandan itibaren yüz, saç, vücut bakımı ve süslemelere verilen önem de bu bulgularla açıklığa kavuşmuştur. Özellikle Mısırlıların saç ve yüz görünüme dikkat etmeleri sebebiyle göz boyaları ve çeşitli esans kullanımları Ebers Tıp Papirüslerinden anlaşılmaktadır. Güzellik amacıyla renklendirme işlemi için; üst göz kapağına siyah, alt göz kapağına ise yeşil tonlarda olan bakır karbonat veya malahit yeşili sürülürdü. Cilt bakımı için de sütü yoğun bir şekilde kullandıkları ve hatta Cleopatra’nın da süt banyosu yaptığı bilinmektedir.

[g.1] Antik Roma dönemine ait bir kozmetik saklama kabı

Antik Mısır’da kök salan bu kozmetik ürünlerini bazı uyarlamalarla Yunan, Asur, Babil, Pers ve İbranilerin kullandığını da belirtmeliyiz.[2] Baharat ve bitki kullanımın yoğun olduğu Mezopotamya’da kınanın saç, el ve ayağa yakılması Hint uygarlığını da etkilemiş ve sandal ağacı, tütsü ve diğer kokuların kullanımına öncülük etmiştir.[3] Çin’deki kadınlarsa yüz kırışıklıklarını geçirmek için gece boyunca dinlenmeye bıraktıkları çay ağacı ve pirinç tozu maskesinden yararlanmıştır. Güzel kokmak için de yasemin ve lotusu parfüm formunda kullanmışlardır. İbranilerde zengin kısım ise zeytin, badem, susam, hayvanların yağı ve kabak unundan basit güneş kremleri yaparak güneşin yakıcı etkisinden korunmuşlardır. Ayrıca Antik Roma döneminde bu denli zengin kozmetik malzemelerinin olmasının yanı sıra, bunları saklamak için de özen göstermişlerdir. Saklama kabı olarak genelde deniz kabukları ya da kendi yaptıkları küçük tabaklardan yararlanmışlardır.

Önemli Bir Kozmetik Ürünü: Kohl

Göz, kaş ve kirpiğe sürülen kohl maddesinin ilk kullanımı yaklaşık 6000 sene önce Mısır çevresinde gerçekleşmiştir. Mısır’da duvarlara tasvir edilecek kadar önemli olmasının sebebi ise estetik görünümün yanı sıra göz hastalıklarına iyi geldiğinin düşünülmesinden de kaynaklıydı. Kohl maddesini elde etmek için kullanılan malzemeler zaman içinde değişime uğramıştır: Eski Mısır’da kurşun sülfür, sonra Leiden’de bulunan papirüslerden anlaşıldığı üzere kükürtlü antimuan ve daha sonra da Manisa’dan getirilen manganez oksit kullanılmıştır. Kohl dışında siyah boya elde etmek içinse yanmış badem kabukları ya da kandil isi kullanılmıştır.

Antik Mısır'ın son Helenistik kraliçesi olan VII. Kleopatra
[g.2] Antik Mısır’ın son Helenistik kraliçesi olan VII. Kleopatra’nın Tasviri

Bu denli öneme sahip olan kohl özel hokkalarda saklanır, çubuk yardımıyla gözlere sürülürdü. Böylece skleradaki küçük damarlar kaybolarak daha cazibeli bakışlara sebep olurdu.[4]

Bu girişten sonra kohl maddesi sadece güzellik için kullanılıyor gibi gözükse de göz koruması ve göz hastalıkları tedavisi için de önemli bir faktördür. Örneğin antibakteriyel özelliği olan kohl, kırmızı hardal ve çınar suyu birleştirilerek yaralar için merhem olarak kullanılırdı. Ya da, bilinmeden de olsa, göze sürme olarak çekilen kohl korneal pterjiyuma sebep olabilecek kumları hapsetmiş, UV ışınlarını emerek bir nevi güneş kremi özelliği görmüş ve olası kataraktları engellemiştir.

Hindistan’da bir inanca göre doğumdan kısa süre sonra kötü ruhları kovmak için bebeğe sürülürken aslında olası göz enfeksiyonunu engellediği ve içindeki kurşun sülfitin, nitrik oksit salarak vazodilatasyona neden olduğu ve patojenleri yok eden makrofaj aktivasyonunu başlattığı bilinmektedir. Nil nehri boyunca yaygın bir hastalık olan trahom etkeni virüsleri taşıyan sinekler de yine bu şifalı sürme sayesinde uzaklaştırılmıştır.

Yani kohl, kozmetik ve ilacın bağlantısını bize tarihsel süreçte önemini anlamamızı sağlamıştır.

Antik çağlarda kullanımına kanıt niteliğinde ise Güney Asya, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Batı Afrika’da bulunan resimlerde cinsiyet fark etmeksizin yetişkin ve çocuklarda sürme uygulamasına rastlanmıştır. Bu kadar yaygın kullanım olmasına karşın göz gibi hassas bir organa sürülen bu maddenin içeriği çok önemlidir; eser miktarda olsa dahi enzim inhibitörü olan serbest kurşun ile kirlenmişse anemi, düşük IQ, büyüme geriliği ve konvülsiyon ortaya çıkabilir.[5] Şu anda ise Amerika’da toksik etki şüphesi nedeniyle satışı yasaktır.

Antik Çağlarda Kozmetik Ürün Kullanımı ve Zararları

Kozmetik ürünlerin başta güzellik ve estetik amaçlı kullanıldığı ancak tedavi ve hastalıkları önlemek için de kullanıldığını biliyoruz. Yararı olsa da bazen ağır kirleticilere maruz kalan ya da direkt olarak içeriği toksik olan ürünler sebebiyle hasara yol açma olasılığı da vardır. Ya da çeşitli patojenlerin taşıyıcısı olarak hastalık etmeni olarak rol oynayabilir. Örneğin yanak ve dudaklar için kullanılan allık; zehirli bir kristal olan kırmızı cıva, sülfür içerikli cinnabar minerali ile dut ve deniz yosunundan yapılmıştır.[6] Bu allıkta bulunan cıva ise özellikle anne karnındaki fetüs için çok tehlikeli olup bebeğin ölümüne yol açmaktadır. Bu sebeple düşük ve ölü doğumların gerçekleştiği varsayılmaktadır. Yunanlar tarafından epilasyon amaçlı müstahzarlara koyulan arsenik de yine toksik etkiye sahip bir maddedir.

Ayrıca şu ana kadar biyolojik olarak zarar veren tarafından bahsetsek de kimi zaman bu süsleme ve boyamalar aldatmaca olarak görülmüş ve insan ilişkilerini de olumsuz etkilemiştir.

Kozmetolojiden Dermatolojiye

Basit vücut modifikasyonları olarak başlayan bu yolculuk zaman içinde bir bilim dalı ortaya çıkarmış ve yine bilim için ilham kaynağı olmuştur. Tecrübelerle beraber gerçekten insan hayatına dair önemli, olumlu ve bazen de hayati katkıları olmuştur.

Roma’da ciltlerini beyazlatmak isteyen kadınlar bal, plasenta, yumurta, kükürt, hayvan idrarı, öğütülmüş istiridye kabuğu ve yağ bazlı maddeleri karıştırarak maske uygularlardı. [2] Belki de beyazlamak için pek etkili içerikler olmayan bal, plasenta ve yumurta, nemlendirici işlevi görmüş olup ciltteki suyu tutmak için önemli proteinlerdir. Ayrıca üre içerikli hayvan idrarı da günümüzde hâlâ kullanımda ve nemlendirme için idealdir. Maske içeriğinde yalnızca öğütülmüş istiridye kabukları beyaz pigment içeriği sebebiyle beyazlama sağlamıştır. Ancak genel anlamıyla baktığımızda ekzematöz dermatitten korunma ve cilt bariyerini korumada etkili olmuştur. Belki de ilk hastalık önleyici topikal pigmentli bir ilacı temsil etmiştir.

Yine antik çağlarda yüz kızarıklığını geçirmek için kullanılan brimonidin şimdilerde Rozasea tedavisi için kullanılan, onaylanmış bir etken maddedir. [4] Daha dolgun ve uzun kirpik için kullanıldığı bilinen bimatoprostunda hem gerçekten bu amaçlar için işe yaradığı hem de gözdeki yüksek basıncı tedavi etmek için kullanılan modern bir etken ilaç halini almıştır.

Bu örnekler sayesinde görmekteyiz ki kozmetik, yerini kozmetik dermatolojiye (kozmetolojiye) ardından da dermatolojiye bırakmıştır. Henüz gün yüzüne çıkmayan arkeolojik kalıntılar daha kaç reçeteli ilaç keşfine sebep olacak, kim bilir…


Kaynakça

[1] Sungur, S. A., Şahne, B. S. & Yeğenoğlu, S. (2018). Kozmetik Ürünlerin Tarihçesi, Ürün Tanıtımlarının Tüketici Davranışı ve Yasal Durum Açısından Değerlendirilmesi: Bir Review Makale. Lokman Hekim Dergisi. 8(3): 191-197

[2] Draelos, Z. D. (2015). Cosmetic Drugs of Antiquity. Journal of cosmetic dermatology. 14(4): 267

[3]. Uzel, İ. (2011). Anadolu Uygarlıklarında Kozmetoloji . Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Dergisi. 1(1) , 47-54 .

[4] Draelos, Z. D. (2015). Cosmetics: the medicine of beauty. Journal of cosmetic dermatology. 14(2): 91.

[5] Şimşek, H.G. & Önal A. E. (2019) Çevresel Olarak Toksik Bir Ağır Metal Olan Kurşunun Fetüs Sağlığı Üzerindeki Etkileri. TJFMPC. 13(3): 363-370

[6] Baraldi, C., Toti, M. P., Van Elslande, E., Walter, P., & Gamberini, M. C. (2020). Phoenicians Preferred Red Pigments: Chemical Compositions of Make-Up Powders Found in Archaeological Sites from Sicily. Applied Spectroscopy. 74(3), 295–304

[g.1] Osorio, A. M. B., Bustamante, M., Gascón, J. V. N., Marras, S., & Rodríguez Á (2019) A. Estudio arqueológico y arqueométrico de restos de cosméticos hallados en una píxide malacológica en Augusta Emerita (Mérida, Badajoz). SAGVNTVM. Papeles del Laboratorio de Arqueología de Valencia. 51: 177-195.

[g.2] Kulasouleso. 9 things that Egyptians were the first create make up eyeshadow, Pinterest.

Yazı Sahibi

Gülsüm Dağlı

Merhaba, ben Gülsüm. Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölümü 2. sınıf öğrencisiyim.